Güzel Nasihat Etmenin Şartı: Samimiyet

Cuma Hutbesi

Muhterem Kardeşlerim!

İnsanlar olarak nasihate, doğruları ve hakikatleri hatırlamaya ihtiyacımız var. Dolayısıyla gönlü zengin, kucaklayıcı, sıcak ve samimi şekilde bize nasihat eden kardeşlerimiz olmadan da varlığımızı sağlıklı bir şekilde devam ettirmemiz mümkün değil. Bu hakikati Resul-i Ekrem Efendimiz ﷺ “Din nasihattir.”[1] buyurarak ifade etmiştir.

Değerli Müminler!

Kardeşimize, akrabamıza, yakınımıza, komşumuza bildiğimiz bir hususta tavsiye verip nasihatte bulunmak suretiyle yardımcı olacaksak mutlaka samimiyetle nasihat etmeliyiz. Samimiyet nasihatin en temel şartıdır! Nasihatteki samimiyetimiz ise ses tonumuza bağlıdır. Eğer karşımızdakinin bir günahı veya hatayı terk etmesini istiyorsak, onu en olumlu şekilde etkileyecek bir dili tercih etmeliyiz. Rabbimiz, Mûsâ ve Hârûn (a.s.)’ı Firavun’a gönderdiğinde bile “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.”[2] buyurması bu bağlamda bizim için çok manidardır. Zira Hz. Mûsâ (a.s.)’ın makamında olmadığımız ve nasihat verdiğimiz kişi de Firavun’un seviyesinde olmadığına göre bu âyet-i kerîme özellikle bizim için de geçerlidir.

Kıymetli Müslümanlar!

Rabbimiz, Asr suresinde, iman edip sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler haricindekilerin ziyanda olduklarını ifade eder. Hakkı tavsiye etmemiz, kalpten kalbe yaptığımız bir teşviktir. Sevdiğimiz insanları bildiğimiz bir yanlıştan çevirmek için, yanlış gidişattan alıkoymak için gösterdiğimiz yoldur. Bunu yaparken de mutlaka menfaatini ve yararını düşündüğümüzü ifadelerimizde belli etmeliyiz. Kabaca, yererek, yargılayarak ve tepeden bakarak tavsiye ya da nasihat vermeye çalışmak, sevdiğimiz insanların Allah’tan uzaklaşmasına vesile olabilir. Nitekim karşımızdakini hakir görerek verdiğimiz nasihatin temelinde kibir yatabilir. Hâlbuki samimi bir tavsiyenin mayası rahmet olmalıdır. Zira Efendimiz ﷺ de âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir ve bu hususta da bizim en güzel örneğimizdir.

Değerli Cemaat!

Eğer samimice tavsiyede bulunuyorsak bizler de mutlaka nasihate açık olmalıyız. Zira teşvik ve tavsiye daima iki taraflıdır, tek taraflı değildir. Hz. Ömer (r.a.)’ın yaşadığı bir hadise bize bu hususta mükemmel bir örnek sunar. Hz. Ömer (r.a.) bir kişinin evde arkadaşlarıyla birlikte içki içtiğine dair haber alır. Bunun üzerine Hz. Ömer hemen yola çıkıp o kişinin evine girer ve onunla beraber bir kişi daha olduğuna şahit olur. Evin sahibi, Hz. Ömer’in davranışına şu sözleriyle tepki verir: “Ey müminlerin emiri! Buna hakkın yoktur! Allah bize casusluğu yasak kılmıştır!” Hz. Ömer (r.a.) şaşırıp “Bu adam ne diyor!?” diye sorduğunda yanında bulunan sahâbîler: “Doğru söylüyor müminlerin emiri. Bu casusluktur.” derler. Hz. Ömer (r.a.) ise bunun doğrulunu kabul edip evden çıkar ve adamı bırakır.[3]

Muhterem Müslümanlar!

Hz. Ömer (r.a.) gibi şecaat sahibi, vakarlı ve onurlu bir sahâbînin tavsiyeyi tevazu ile kabul etmesi, şüphesiz ki onun hakikate ve iyiye olan sadakatinden kaynaklanıyor. O hâlde biz de nasihat ederken de tavsiye alırken de Allah’ın hakkını en üst sırada tutmalıyız. Amacımız ve hedefimiz, Allah’ın hakkını korumak adına Onun yarattığı kullarının istikamette kalması olmalıdır. Usulümüz de daima samimi ve sevgi dolu olmalıdır, zira nasihatin en temel şartı budur. Bu şarta sadık kalmak için de sabrı kuşanmak, tahammül etmek, vazgeçmemek önemli azıklarımız olmalıdır. Zira, insanlar olarak daima iyiliği hatırlamaya, doğruyu tekrar tekrar duymaya muhtaç olduğumuzu unutmamalıyız. Peygamberlerin varlığı, onların bize bıraktığı mirasları bu ihtiyacımızın apaçık bir göstergesidir!

Cenâb-ı Hak bizi hidayete ermiş hidayet rehberleri kılsın! Adabına uygun nasihat veren ve bize yönlendirilen nasihatleri kabul eden kullarından eylesin. Âmin

[EK:] Barış Pınarı adıyla kuzey Suriye’ye başlatılan harekatın başarıyla ve hayırla neticelenmesini başta ülkemiz ve milletimiz olmak üzere bu hareketin bölgede huzura barışa kardeşliğe vesile olmasını diliyoruz. Başta Suriye halkı olmak üzere bölge halklarının esenlikle evlerine dönmelerine, dağılan yuvaların yeniden inşasına, yıkılan ve enkaza dönen kadim şehirlerin yeniden yaşanabilir şehirlere dönmesine ve en önemlisi yıllardır anlamsız bir şekilde dökülen kanın durmasına, akan göz yaşının dinmesine vesile olmasını rabbimden niyaz ediyoruz.

[1] Müslim, İmân, 95
[2] Tâhâ suresi, 20:44
[3] Bkz. Musannef Abdurrazzâk Es-San’ânî (1983) 10/232 H.No:18944

Hutbe-Güzel Nasihat Etmenin Şartı Samimiyet

Hutbe-Arapça