Heva ve Heveslerinizi İlah Edinmeyin

Cuma Hutbesi

Aziz Cemaat!

Müslüman’ın en temel meziyeti, kendini, iradesini, düşüncesini ve nefsini Allah Teâlâ’ya teslim etmesidir. Bir mümin için, hak ve batıl, doğru ve yanlış, iyi ve kötü, sevap ve günah arasındaki farkı belirleyen yegâne merci ve kriter de vahiydir. Elbette peygamberler hariç hiç kimse masum değildir ve insan, yaratılışı gereğince günaha düşebilir. Ancak mümin günahlarda ısrar etmez ve asla yanlışlarını doğrulamaz. Bilakis, onları doğrultur ve tövbe ile Rabbine yönelir. Yüce Rabbimiz, bize Kur’ân-ı Azîmüşşan’da teslimiyetin hakikatini şöyle telkin etmektedir: “Allah ve Resulü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.”[1]

Muhterem Müslümanlar!

Her türlü fikir, ideoloji ve düşünceye maruz kaldığımız bu asırda, hayatlarımızı gözden geçirmemiz elzemdir. “İnandığın gibi yaşamazsan yaşadığın gibi inanırsın.” sözünü aklımızda tutarak kendimizi “Ben inancım gereğince mi yaşıyorum? Yoksa yaşam tarzıma göre inanmaya mı başladım?” diye sorgulamalıyız. Zira dinimizi hayatımıza göre değil, hayatımızı dinimize göre ayarlamalıyız.
Bu, ibadetlerimiz, aile ilişkilerimiz, iş hayatımız, ticaretimiz, kıyafetimiz, gıdamız, internet ve sosyal medya kullanımımız için de geçerlidir. Eğer yaşantımız hitâb-ı ilâhîye uygun değil de nefsimize mahkûm ise, Yüce Rabbimizin şu uyarısını hatırlamakta fayda vardır: “Kim, Allah’tan bir yol gösterme olmaksızın kendi nefsinin arzusuna uyandan daha sapıktır. Şüphesiz Allah zalimler toplumunu doğruya iletmez.”[2] Benzer bir âyet-i celîlede Rabbimiz, bizi şu sözleriyle ikaz etmektedir: “Nefsinin arzusunu ilah edinen, Allah’ın, (hâlini) bildiği için saptırdığı ve kulağını ve kalbini mühürlediği, gözüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah’tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hâlâ düşünüp ibret almayacak mısınız?”[3]

Aziz Kardeşlerim!

Resûl-i Kibriyâ ﷺ’in öğütlerinden öğrendiğimize göre “Akıllı kişi, nefsini hesaba çeken ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi de, nefsini hevâsına tabi kılan ve Allah’tan dilek(ler)de bulunup durandır.”[4] Bu muhasebenin gayesi de sadece Allah’ın emirlerine uymak değildir. Bunun ötesinde, nefsimizi dinî hükümleri severek yerine getirmeyi arzulayacak seviyeye taşımalıyız. Zira Peygamber Efendimiz ﷺ “Nefislerinizin arzuları benim getirdiğim (şeriata) tabi olana kadar (kâmil anlamda) iman etmiş olmazsınız.”[5] buyurarak imanın kemalini bu hususa bağlamıştır.

Yüce Mevlamız, bizleri nefislerimizin arzularına mahkûm kılmasın. Nefislerimizi, kendi emirlerini severek yerine getirmeyi arzulayacak seviyeye yükseltsin. Amin


Not: 2019 İnfak Kampanyamız son haftasına girmek üzere. Sizin desteğinizle şimdiye kadar 67 okul, kolej, öğrenci yurdu, hafızlık ve eğitim kurumu ve külliyeler gibi önemli projelere imza atıldı. Bu sene de 13 yeni çalışma başlatılacak inşaallah. Yaşadığımız ülkelerdeki Müslümanların istikbali için bizim de katkımız olsun. Güzel ahlak ve dini bilgilerine sahip nesillerin yetişmesine hep birlikte vesile olalım.

[1] Ahzâb suresi, 33:36
[2] Kasas suresi, 28:50
[3] Câsiye suresi, 45:23
[4] Tirmizî, Kıyâme, 25, H.No: 2459
[5] Kitâbü’l-Hücce, Bkz. Nevevî, Erbaûn, H.No: 41

Hutbe-Heva ve Heveslerinizi İlah Edinmeyin!

Hutbe-Arapça