Hutbe: Teheccüd Namazı

Cuma Hutbesi

Muhterem Müslümanlar!

Teheccüd namazı, yatsı namazıyla sabah namazı vakitleri arasında, farz ve vacip namazların dışında, nafile niyetiyle eda edilen namazların genel adıdır. Her mükellefin yerine getirmesi gereken farz namazlar dışındaki en faziletli namaz olarak tarif edilen teheccüd, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in daima kıldığı namazlardan olup ümmetine tavsiye ettiği ibadetlerin en başta gelenlerindendir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in nadiren terk ettiği bu namaz bir gece namazıdır. Ayrıca Kur’an’da övülen mümin ve muttaki kulların hasletleri arasında sayılmaktadır. Yüce Rabbimiz geceleyin kalkıp ona ibadet eden kullarını Secde suresinin 6. ayetinde şöyle zikretmiştir: “Onlar korku ve ümit içerisinde (geceleyin) Rablerine ibadet etmek için yataklarından kalkarlar.” Bir başka âyet-i kerîmede ise şöyle buyurulur: “Şüphesiz muttakiler cennette ve pınar başlarındadırlar. Onlar geceleri pek az uyurlardı ve seher vaktinde istiğfar ederlerdi.”[1]

Değerli Kardeşlerim!

Meallerini sunmuş olduğumuz ayetlerden de anlaşıldığı üzere, hakiki iman sahibi, muttaki ve cennete müstahak olmuş ve olacak kulların amellerinden sayılan teheccüd namazı iman ve kulluğun tadına varmanın önemli vesilelerindendir. Gece namazı her Müslüman’ın üzerine farz kılınmış namazların yanında, gündüzün hengâmesinden uzak, gecenin bir kısmından feragat ederek kulun Mevlasına yakınlaşabilmesi için en mühim vasıtalardandır.

Teheccüd namazı, kulun Müslümanlığını ve Rabbi’ne karşı olan muhabbetini tasdik eden alametlerdendir. Yapması gerekenin ötesinde bir ameli, üstelik gizlice, sırf ilahî kurbiyeti amaçlayarak ifa etmek samimiyetin göstergesidir.       

Aziz Kardeşlerim!

Geceleyin kalp daha sakin, zihin daha zinde olur. Bu yüzden yerine getirilen kıyamın, okunan Kur’an’ın, yapılan duaların tesiri daha büyüktür. Müzzemmil suresinin 6. ayetinde bu hakikate şöyle dikkat çekilmektedir: “Şüphesiz gece ibadetinin etkisi daha fazla, sözler daha tesirli ve söz bakımından daha sağlamdır.” Bu yüzden gecenin bir vaktinde Rabb’in huzurunda kıyama durmak, Kur’an’ın ve duanın etkisini hissetmek isteyen kullara sunulan bir fırsat olarak önümüzde durmaktadır.

Bir rivayete göre gece, duaların müstecâb olduğu bir vakit vardır; umduklarımıza nail, korktuklarımızdan emin olabileceğimiz bir fırsat dilimi. Belki de Allahımıza yakınlık hususunda hayatımızın dönüm noktasına erişeceğimiz o anın gizli olduğu bir dem. Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Size geceleyin kalkmayı tavsiye ederim. Çünkü o, sizden önce yaşayan sâlihlerin âdetidir; Rabbinize yakınlık vesilesidir; günahlardan koruyucudur; kötülüklere kefarettir, bedenden hastalığı kovucudur.”[2] O hâlde, kalbin inceldiği ve sema kapılarının açıldığı bu özel vakitlerde kıyamda, rükûda veya secdede kulun Rabbine yönelmesinden daha kıymetli bir an olabilir mi?

Muhterem Kardeşlerim! 

Belki sabah namazına kalkmakta dahi zorlandığımız zamanlarda, gece vakti uykudan uyanıp, sıcak yatağımızı terk edip Allah için kıyama durmak bize çok uzak gelebilir. Ama unutulmamalıdır ki, geceleyin dua, zikir ve namazla meşgul olmak Hz. Peygamber (s.a.v.)’in önemli bir sünneti, ümmetin mürşitleri olan arif ve âbidlerin de hâllerindendir. O yüzden maneviyatımızda terakki etmek istiyorsak Allah’ın seçkin kulları gibi davranmamız gerekmez mi? Elbette gerekir…

Cenâb-ı Hak bizleri de sevdiği sâlih kulları arasına ilhak etsin.

[1] Zâriyât suresi, 51:15-18
[2] Tirmizî, Da’avât 112, (3543, 3544)