İsraf Hastalığı

CUMA HUTBESİ

Muhterem Müslümanlar!

Alemlere Rahmet olarak gönderilen, dünya ve ahiret saadetimiz için her fırsatta bizleri ikaz eden Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa  şöyle buyurmaktadır: “Allah’a yemin ederim ki, sizler için fakirlikten korkmuyorum. Fakat ben, sizden öncekilerin önüne serildiği gibi dünyanın sizin önünüze de serilmesinden, onların dünya için yarıştıkları gibi sizin de dünyalık yarışına girmenizden, dünyanın onları helâk ettiği gibi sizi de helâk etmesinden korkuyorum.”[1]

Hiç şüphesiz ki İslam, Müslümanların helalinden kazanıp yine helal olan şeyleri tüketmesine, helal dairesi içerisinde mal kazanıp, mülk sahibi olmalarına müsaade etmektedir. Ancak her konuda dengeli olmak gerektiği gibi, bu konuda da ortayı bulup ölçüyü kaçırmamak gerekmektedir. Zira, tüketimde, harcamada, eşya satın almada haddi aşmak, israf etmek demektir. Cenâb-ı Allah, hepimizin bildiği bir âyet-i kerîmede “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Allah israf edenleri sevmez!”[2]buyurmaktadır.

Muhterem Kardeşlerim!

İsraf, çağımızın modern hastalıklarının başında gelmektedir. Lüzumu olmadığı halde eşya satın alma isteği, elimizdekiler ihtiyacımızı karşıladığı halde yenisini elde etme arzusu, sürekli model yükseltme iştahı, israf etme hastalığının semptomlarıdır! Ve maalesef bu hastalık riya, yani gösterişi de beraberinde getirmektedir. İşte bundan dolayı ümmetini dert edinen Âlemlerin Sultanı Efendimiz “Yiyin, için, sadaka verin ve giyinin lakin israf etmeden ve gösteriş yapmadan.”[3]  diyerek bizleri uyarmıştır.

Teknoloji çağında yaşıyor olmamız, bize birçok kolaylıklar sağlamaktadır ancak bu kolaylıkların hepsi de lehimize değildir. İnsanlık, medya vasıtasıyla zihinlerine tesir eden bir operasyona maruz kalmakta, büyük sermaye sahibi üreticilerin yoğun girişimleriyle oluşan, sürekli bir şeyler satın alma algısına mağlup olmaktadır.

Aziz Kardeşlerim! 

Hal böyleyken dahi, Müslüman kişinin her konuda olduğu gibi, bu konuda da akl-ı selîm ile hareket etmesi gerekmektedir. “O müminler ki gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve Allah tarafından kendilerine bahşedilen rızıkları yine O’nun yoluna harcarlar.”[4] ayetiyle vasfedilen Müslüman kişinin, kazancını boş yere harcaması düşünülemez. Kıyamet gününde Müslüman, her nimetin hesabını vereceği gibi malını nereye harcadığının hesabını da ayrıca verecektir. Bu konuda Efendimiz  şöyle buyurmaktadır: ”Kıyamet gününde bir kul şu dört şeyden hesaba çekilmedikçe ayakları bir yere kıpırdayamaz: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nerede geçirdiği, malını nereden kazandığı ve nereye harcadığı ve ilmiyle nasıl amel ettiği…”[5]

Muhterem Kardeşlerim!

Dinimiz İslam, israf etmekten men etmiş, harcamada orta yolu tutmaya, tutumlu olmaya teşvik etmiştir. Geçmiş büyüklerimiz de bu hususla alakalı şöyle buyurmuşlardır: “İstihare eden mahrum kalmaz, istişare eden pişman olmaz, iktisat eden darda kalmaz!”

Hz. Peygamber ﷺ’in israf etmemeye ne denli titizlik gösterdiğini çok açık bir şekilde ortaya koyan şu hâdise hepimiz için ibret vesikasıdır. Bir defasında Hz. Peygamber ﷺ, Hz. Sa’d’a uğrar. Hz. Sa’d¸ bu esnada abdest almakta fakat suyu biraz hor kullanmaktadır. Rasûlullah  (onun suyu aşırı bir şekilde kullandığını görünce); “Bu israf da nedir?” diye sorar. Hz. Sa’d “Abdestte israf olur mu, ya Rasûlallah?” dediğinde Hz. Peygamber, “Evet¸ hatta akmakta olan bir nehirde abdest alsan bile.”[6] diye cevap verir.

Allahu Teâlâ bizleri hesabını veremeyeceğimiz her türlü hal ve hareketten muhâfaza buyursun duasıyla hutbeme son verirken en başta okumuş olduğum ayetin manasını vererek sözlerimi tamamlıyorum:

Akrabaya, yoksula ve yolda kalmış yolcuya haklarını ver, fakat malını (paranı), saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankörlük etmiştir.[7]

[1] Buhârî, Rıkâk, 7; Müslim, Zühd, 6
[2] Ârâf suresi, 7:31
[3] İbn-i Mâce, Libâs, 23, H.No: 3605; Nesâî, Zekât, 66, H.No: 2559
[4] Bakara suresi, 2:3
[5] Müsned-i Bezzâr – bkz. Heysemî: Mecma’u’z-Zevâid, 10/346, H.No: 18373
[6] Müsned-i Ahmed, H.No: 7065
[7] İsrâ suresi, 17:26-27

Hutbe-İsraf Hastalığı

Hutbe-Arapça