HAFTALIK SOHBET

PEYGAMBERLERE İMAN

A) Peygamber (Resȗl-Nebî) Ne Demektir?

"Peygamber" kelimesi dilimize Farsça’dan geçmiş bir kelimedir. “Pey” “haber”, “ber” de “getiren” demektir. İkisi birden “haber getiren” demektir. Dinimizde ise, “Allah (cc)’un, emir, yasak ve diğer hükümlerini kullarına bildirsin için yine insanlar arasından seçip görevlendirdiği elçi” demektir. Şu âyet-i kerimelerde bunu görüyoruz.

“Ey Resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Doğrusu Allah, kafirler topluluğuna rehberlik etmez”. (Maide, 5:67)

“(Yerine göre) müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir”. (Nisa, 4:165)

Kur’an-ı Kerîm, “peygamber” kelimesinin karşılığı olarak bazan Resȗl, bazan da

Nebî kelimesini kullanır. Bu iki kelime de “elçi” ve “haber” getiren demektir. Peygamberlere inanmak da imanın şartlarından birisidir. Tarifte de görüldüğü gibi, peygamberler, Allah’ın seçtiği, eğittiği ve yetiştirdiği insanlardır. İnsan, okumak, öğrenmek ve çalışmak suretiyle bir çok şey elde edebilir; alim olabilir. Fakat kendi çabaları ile, eğitim ve öğretim yoluyla peygamber olamaz. Peygamberlik, Allah tarafından ve Allah’ın dilediğine verilir. İlk peygamber Hz. Adem (as), son peygamber de bizim peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.v)’dir. Bu iki peygamber arasında da sayısını Allah’ın bildiği kadar peygamber gelip geçmiştir. Bunların tamamına inanmak farzdır.

“Andolsun, senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiçbir peygamber Allah'ın izni olmaksızın herhangi bir ayeti kendiliğinden getiremez. Allah'ın emri gelince de hak uygulanır ve o zaman batılı seçenler hüsrana uğrayacaklardır”. (Mü’min (Gafir), 40:78)

“Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, esbata (torunlara), İsa'ya, Eyyub'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettik. Davud'a da Zebur'u verdik. Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu. (Yerine göre) müjdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gönderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir”. (Nisa, 4:163-165)

Peygamberlerin bir kısmına müstakil kitaplar verilmiş, diğer bir kısmına ise vahyedildiği halde kitap verilmemiş, daha önceki bir peygamberin getirmiş olduğu şeriatı hatırlatma veya yenileme görevi verilmiştir.

“Andolsun ki biz, "Allah'a kulluk edin ve Tağut'tan sakının" diye

(emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik. Allah, onlardan bir kısmını doğru yola iletti. Onlardan bir kısmı da sapıklığı hak ettiler. Yeryüzünde gezin de görün, inkar edenlerin sonu nasıl olmuştur!” (Nahl, )16:36

Peygamberler, beşer (insan) oldukları için, rububiyyet (rablık) ve uluhiyyet (ilahlık) gibi sıfatları yoktur. İnsanların neye ihtiyaçları varsa onların da aynı şeylere ihtiyacı vardır. Onlar da hastalanırlar, ölürler, yemeye, içmeye ihtiyaçları vardır. Evlenirler, çoluk çocukları olur. İnsanların nefretlerine sebep olacak bir nitelikleri olamaz. Onlar insanların, en doğruları, en güvenilirleri, en cesaretlileri, en ikram severleri, en merhametlileri ve Allah’tan en çok korkanlarıdır. Günah ve isyan olan hiç bir şeye bulaşmazlar.

“De ki: "Ben, Allah'ın dilediğinden başka kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim. Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim”. (A’raf, 7:188)

Peygamberler arasında fark gözetmeden tamamına inanmak gerekir, bir tanesinin bile kabul edilmemesi insanı küfre götürür.

“Allah'ı ve peygamberlerini inkar edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip "Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız" diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu; İşte gerçekten kafirler bunlardır. Ve biz kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. Allah'a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükafatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir”. (Nisa, 4:150-152)

B) Peygamberler ve Mucizeleri

Bir insanın peygamber olduğu, onun göstereceği mucizelerden anlaşılır. Mucize, Arapça bir kelimedir ve karşıdakini aciz bırakan, herhangi bir insan tarafından yapılması, meydana getirilmesi mümkün olmayan ve insan gücünün üstünde olan şey anlamına gelir.

Dinî bir kelime olarak ise, peygamberlik iddiasında bulunan kişinin, bu iddiasını güçlendirmek ve onun doğruluğunu tasdik etmek için Allah'ın yardımı ile bilinen tabiat kanunlarının dışında meydana gelen harikulâde bir hadisedir. Dolayısı ile mucizenin asıl sahibi Allah’tır ve elçi olarak gönderdiği peygamberinin doğruluğunu ispat için onun elinde meydana getirmektedir. Zaman zaman zamanımızdaki basit bir çok olaya da insanların mucize kelimesini ifade etmeleri asla doğru değildir. Bu kelimenin peygamberler dışında bir başkasına nisbet edilmesi caiz değildir. Mucize, ancak peygamber olan zattan sadır olur. Mucizede peygamberin meydan okuması vardır. Yalan yere peygamberlik iddia edenlerin mucize göstermeleri imkânsızdır. Mucize, taklit edilemez ve aynısı şu veya bu şekilde yapılamaz. İstek üzerine vuku bulur. "Bu mucizenin bir benzerini getiriniz" denildiğinde hiç kimse buna güç yetiremez. Kur'an-ı Kerim mucizesi bunu en güzel örneğidir.

“Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi bir şüpheye düşüyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin, eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan gayri şahitlerinizi (yardımcılarınızı) da çağırın”. (Bakara, 2:23)

İnsanların bazıları tarafından görülen bazı olağan üstü olaylar var ki bunların bir kısmı hayra alamet, bir kısmı şerre işaret sayılmıştır. Örneğin, irhasat, peygamber olması mukadder olan bir kişinin peygamber olmadan önce bazı olağan üstü şeylere şahit olunmasıdır. Nitekim Peygamber Efendimiz (as)’a bazı ağaçların ve taşların selam vermesi; Hz. İsa (as)’ın beşikte iken konuşmasıdır.

Diğer bir harikulâde olay da keramettir. Bu ise, Allah'ın veli kullarında görülen olağan üstü hallerdir ki, o velinin tabi olduğu Peygamberinin büyüklüğünü ifade ettiği gibi, bu insanın o peygambere samimi bir şekilde uymasının işareti olarak da kabul edilir. Biz evliyanın kerametinin hak olduğuna inanırız. Keramet, istenildiği zaman değil, Allah, dilediği zaman meydana gelir.

Sihir ve büyü olağan üstü bir olay sayılmaz. Belirli bir teknik ve bilgi ile yapılır. Allah dilemedikçe hiç kimseye etki etmez. Dinimiz, haram kılmış ve en büyük günahlardan saymıştır.

C) İnsanlar Peygamberlere Muhtaçtır

İnsan, kendisine ihsan edilen akıl nimeti sayesinde Allah (cc)’ın varlığını ve birliğini anlayabilir. Fakat ona nasıl kulluk ve ibadet edileceğini, âhiret hayatı ile ilgili bilgileri, orada elde edilecek ödüller ve karşılaşılacak cezaların nasıl olacağına dair bilgilere ulaşamazlar. Haram-helal çizgisini ayıramazlar. İşte bu ve bunlara benzeyen ihtilaçların karşılanması sadedinde Allah (c.c.), peygamberler göndermiş ve onlara her şeyi bildirmiştir. Bu sȗretle insanların doğru yolu bulmalarına vesile olunmuştur. Hakikati göstermek ve öğretmek için gönderilmiş olan bu peygamberler, aynı zamanda güzel ahlâkı yaygınlaştırmak ve olgun hale getirmek için de güzel birer örnek olmuşlardır. Dolayısı ile takdim etmiş oldukları inanç esaslarını, ibadet şekillerini, güzel ve çirkin, faydalı ve zararlı, doğru ve yanlış, iyi ve kötü şeyleri ayrı ayrı anlatmakla kalmazlar, bizzat kendi şahsiyetlerinde de onu izhar ederler. İnsanların işte bu esaslar içinde kalabilmeleri için peygamberlerin önderliğine ihtiyaçları vardır.

D) Vahiy Nedir?

Allah (cc), insanlara mesajlarını peygamberleri vasıtasıyla yapar. Bunu ise adına vahiy dediğimiz bir yolla yapar. Vahiy, kelime olarak, işaret etmek, yazı yazmak, yazılmış nâme ve kitâbe, elçi göndermek, ilham etmek ve gizlice söz söylemek gibi anlamlara gelir. Dinî bir terim olarak ise, Allah (c.c.)’ın peygamberlerine dinî bir hükmü bildirmesi, onu kalbine nakşetmesidir. Vahyin geliş şekilleri ise şu şekilde özetlenebilir:

1. Sadık (doğru, gerçek) rüyalar. Peygamber Efendimiz (a.s.), peygamber olmadan önce zaman zaman rüyalar görürdü. Gördüğü rüyaların tamamı olduğu gibi gerçekleşirdi.

2. Cebrail (a.s) görülmeksizin, çok net bir ses halinde gelen vahiydir. Bu

sesin çan sesine benzer olduğu Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından belirtilmiştir.

3. Direkt olarak Cibrail (a.s.) vasıtasıyla gelen ve peygamberin kalbine üflenen

vahiydir.

4. Cebrail (a.s.)’ın insan sûretinde gelerek peygambere vahiy getirmesidir.

Örneğin Cebrail (a.s.), Peygamber Efendimiz (a.s.)’e Dıhye (r.a.) sȗretinde gelirdi. Vahyin en kolayı da bu yolla gelen vahiydi.

5. Peygamberin uyanık iken Cenab-ı Hak ile konuşması şekliyle vuku bulan vahidir. Peygamber efendimiz (a.s.)’ın Mirac gecesinde almış olduğu vahiy gibi. 6. Cebrail (a.s.)’ın kendi aslî şekli üzere görünerek vahiy getirmesidir. Bu şekildeki vahiy, Peygamberimiz (a.s.)’a yalnız iki defa vuku bulmuştur.

E) Peygamberlerde Bulunması Gereken Sıfatlar

Peygamberlerin tebliğ, davet ve önderliklerinde etkili olabilmeleri için bütün insanlar katında kabul gören iyi ve yüksek vasıflara sahip olmaları gerekiyor. Peygamberliğin şanına layık olmayan her türlü çirkin hal ve noksanlıklardan uzak olmaları gerekir. Dolayısı ile peygamberlerin şu sıfatlara sahip olmaları gerekir:

1) İsmet (Günahsızlık): Peygamberler, her çeşit günah işlerden ve günaha delâlet edecek hareketlerden uzak olurlar. Onlar hakkında ma’siyet (günahkâr olmak) asla düşünülemez. Zelle (küçük hata ve sürçme) denilen bazı hususlarda ise anında uyarılırlar.

2) Emanet (Güvenilir olmak): Peygamberler her yönden emin insanlardır. Hem dinî vazifelerinde hem de dünya işlerinde onlardan “hiyanet” görülmez.

3) Sıdk (Doğru olmak) : Peygamberler her hallerinde doğru insanlardır. Onların dillerinden şakadan bile olsa asla yalan çıkmaz.

4) Fetânet (Zeki ve uyanık olmak): Peygamberler, insanların en uyanık, en zekî ve en akıllı olanlarıdır. Onlar hakkında –haşa- gafillik ve geri zekâlılık düşünülemez.

5) Tebliğ: Peygamberler, Allah (c.c.)’tan kendilerine gönderilen her şeyi en küçük ayrıntısına kadar insanlara ulaştırırlar. Onlar asla dinî emirleri gizlemezler.

6) Adaletli olmak: Peygamberler, tavizsiz bir şekilde hak ve adaleti tatbik ederler. Onlar düşmanları da olsa, zulüm ve haksızlık yapmazlar.

E) Peygamberler Arasında Derece Farklılıkları Var mıdır?

Aslında bütün peygamberler, peygamber olmaları yönüyle eşittirler. Fakat dîni tebliğ ederken vermiş oldukları mücadelede karşılaştıkları zorluklar derecesinde bazan birbirlerinden üstün kılındıkları olmuştur. Kur’an-ı Kerim’de buna işaret edilmiştir:

“O peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir”. (Bakara, )2:253

Bu üstün kılınan peygamberlere “Ulu’l Azm” peygamberler dendiğini de yine

Kur’an-ı Kerim bize haber veriyor:

“O halde (Resulum), peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret”. (Ahkaf, 46:35)

Ulu’l Azm peygamberler, Hz. Nuh (a.s.), Hz. İbrahim (a.s.), Hz. Musa (a.s.), Hz. İsa (a.s.) ve Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’dir.

F) Kur’an-ı Kerim’de İsmi Geçen Peygamberler

Peygamberlerin sayısının ne kadar olduğunu ancak Allah (c.c.) bilir. Kur’an-ı Kerim, onların 25’şini sayar. Bunlar şunlardır: Adem, İdris, Nuh, Hud, Salih, İbra- him, Lut, İsmail, İshak, Yakub, Yûsuf, Eyyûb, Şuayb, Mûsa, Harûn, Dâvud, Süley- man, İlyas, Elyesa, Zülkifl, Yûnus, Zekeriyya, Yahya, İsa ve Muhammed (s.a.s). Bunların dışında Kur’an-ı Kerim’de Uzeyr, Lokman ve Zülkarneyn (a.s.)’ların da isimleri geçer. Ancak bunların peygamber oldukları ihtilaflıdır. Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak

“Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu”. (Nisa, 4:164) âyetinde peygamberlerin tamamını bildirmediğini bize haber veriyor. Ancak sayılarının 124 bin olduğunu, bunların 313 tanesinin Rasȗl olduğunu Peygamber Efendimiz (a.s.) bize haber veriyor. (Abdulkahir el- Bağdadî, Usulü’d-Dîn, s. 157)

G ) Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)

Allahu Teâlâ, Hz. Adem (a.s.) ile başlayan peygamberler zincirini Hz. Muhammet Mustafa (s.a.v.) ile nihayete erdirmiştir. Bundan sonra ne bir başka din, ne de bir başka peygamber gelmeyecektir. Artık kıyamete kadar bütün dünyada İslâm dîni geçerli olacaktır. Allah (c.c.), Peygamber Efendimiz (a.s.)’ı bütün insanlığa peygamber olarak gönderdigini şu âyetlerde belirtiyor:

“De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah`a ve ümmi Peygamber olan Resulüne -ki o, Allah'a ve onun sözlerine inanır iman edin ve O'na uyun ki doğru yolu bulasınız”. (A’raf, 7:158)

“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunu bilmezler”. (Sebe’, 34:28)

Cenab-ı Hak, İslâm dîninin son din olduğunu da şu âyette haber vermektedir:

“Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim”. (Maide, 5:3)

Yine Rabb’imiz Kur’an’ında Efendimiz (a.s.)’ın son peygamber olduğunu ve ondan başka peygamber gelmeyeceğini şu âyet-i kerimede ilân ediyor:

“Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir”. (Ahzab, 33:40)

Alınacak Dersler:

1. Dîni ancak peygamberlerden öğrenebiliriz.

2. Peygamberler Allah’ın insanlığa gönderdiği elçilerdir.

3. Peygamberler özel olarak Allah’ın eğittiği insanlardır.

4. Peygamberler arasında tefrik yapamayız.

5. Peygamberler, doğru, güvenilir, zeki, masum insanlardır. Biz de

kendimizi onların bu sıfatlarıyla sıfatlandırmalıyız.

Ödev:

1. Peygamber Efendimiz (a.s.)’ın farkını ortaya koyan yukardaki âyetleri

Elmalı, Tefsir-i Kebir ve Fi-Zılali’l Kur’an tefsirlerinden okuyunuz.

2. Bu dersi evinizde ailenizle de okuyarak paylaşınız..

 

Kaynak : İGMG Ev Sohbetleri

Düzenleyen : Bülent Abdikoğlu