ERKAM SOHBETİ

15.01.2019 Salı günü Erkam sohbetimizi, Mustafa Yücel kardeşimizin evinde icra ettik. Konumuz: Hz. Dâvûd a.s.

Kur’an’da kıssalar yaklaşık kitabın üçte birine tekabül etmektedir. Peygamber kıssaları da bu üçte birlik bölümün en önemli unsurudur. Ev Sohbetlerimizin de bu önemli Kur’ani bilgileri ihtiva etmemesi noksanlık olurdu. Bundan böyle belli aralıklarla Kur’an’dan peygamber kıssalarını sohbet konusu yaparak birlikte okuyacak ve anlamaya gayret edeceğiz. Bu sohbetimizin konusu da İsrâiloğulları’nın Kral Peygamberlerinden Hz. Dâvûd (as) olacaktır. Kendisine Kitap Verilmiş Peygamber Kur’an’ı Kerim’de Dâvûd (as) 12 ayette zikredilmektedir. Kendisi kitap verilmiş bir Peygamberdir.“Rabbin göklerde ve yerde olan kimselerin hepsini en iyi bilendir. Andolsun ki biz, peygamberlerin kimini kimine üstün kıldık. Dâvûd 'a da Zebur'u verdik. Kur’an’ı Kerim’de kendilerine kitap verildiği bildirilen dört Peygamberden bahsedilir. Bunlar Musa (as), Dâvûd (as), İsa (as) ve Hz. Muhammed Mustafa (as)‘dır. Mezkur Peygamberlere indirilen kitaplar da sırası ile Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an’ı Kerim’dir.Zebur ile ilgili Kur’an’ı Kerim’de başka bir bilgi mevcut değildir. Müfessirler ve Dil Bilimcilerin Zebur kelimesi ile ilgili farklı görüşleri mevcuttur. Zebur “yazmak”, “taşa nakşetmek”, “içerisinde hikmetli sözler barındıran herhangi bir kitap”, “muhteviyatında şer’î hükümler bulundurmayan kitaplar”, “Allah tarafından gönderilmiş kitapların tamamı” ve özelde “ Dâvûd (as)’a indirilen kitap” olarak anlamlandırılmıştır.

Hükmetme Kabiliyeti ve İlim Verilmiş Kral “Biz onu(n hükmünü) hemen Süleyman'a bildirmiştik; (zaten) her birine hüküm ve ilim vermiştik.

Kur’an ayetlerinde Dâvûd (as)’ın sahip olmuş olduğu özelliklerden iki tanesi “hüküm” ve “ilim”dir. Genel olarak peygamberlerin ortak özelliklerinden olan bu iki hassa onları sıradan insanlardan ayırır. Her ne kadar bir çok peygamber kral olmasalar da hükmetmeleri gerektiği anlarda adaletle ve isabetli hükmettikleri yine Kur’an tarafından bize bildirilmektedir.

Dâvûd (as) tarih kitaplarının bize aktardığı bilgilere göre çiftçi bir ailenin sekizinci ve en küçük çocuğudur. Çobanlık yapmaktadır. Kızıl saçlı ve yakışıklı bir çocuktur. O’nun ilim sahibi olması yolunun Talut’un ordusuna girmesi ve hayatının İsrâiloğulları Peygamberleri ile kesişmesi ile olmuştur. Böylece Dâvûd (as) Peygamberlerden ilim ve hikmeti, Talut’tan da yönetim becerisi ve askerliği öğrenmiştir. Kur’an’da detay bilgi verilmeden hükmetme yetileri aşağıdaki ayette övülmüştür. “Dâvûd ve Süleyman'ı da (hatırla). Hani onlar ekin hakkında hüküm veriyorlardı. Hani milletin koyunları (geceleyin) içinde yayılmıştı, biz onların hükmüne şahittik. Biz onu(n hükmünü) hemen Süleyman'a bildirmiştik; (zaten) her birine hüküm ve ilim vermiştik. Dâvûd 'la beraber tesbih etsinler diye, dağları ve kuşları buyruk altına aldık. (Bütün bunları) yapan bizdik.

Tefsir kitaplarında ve Peygamberler Tarihi kitaplarında olay bize aşağıdaki şekilde özetlenmiştir. Rivayete göre, bir koyun sürüsü geceleyin komşunun tarlasına girerek oradaki ekini tahrip eder; ekin sahibi zararın telâfisi için mahkemeye başvurur. Bu davaya bakan Dâvûd (as) ile oğlu Süleyman (as), farklı hükümler verirler. Dâvûd (as), tahrip edilen ekinin kıymetinin, koyunların kıymetine denk olduğu kanaatine vararak koyunların tazminat olarak ekin sahibine verilmesine hükmeder. Süleyman (as) ise bu cezayı ağır bularak, hükmün değiştirilmesini teklif eder. Ona göre tarladaki zarar koyunlardan elde edilecek gelirle ödenebilir; bu sebeple hükmün şöyle olması gerekir. Tarla koyun sahiplerine verilmeli, onlar, ziyandan önceki haline gelinceye kadar tarlanın bakımını üstlenmelidir. Koyunlar da tarla sahibine verilmeli, o da tarlası ziyandan önceki haline gelinceye kadar bu koyunların sütünden, yününden ve kuzularından yararlanmalıdır. Nihayet tarla sahibinin zararı karşılanınca tarla ve koyunlar sahiplerine iade edilmelidir. Hz. Dâvûd (as), oğlunun bu çözümünü beğenir, kendi görüşünden vazgeçer. Demiri Eriten ve Savaş Aletleri Yapan Komutan

Dâvûd (as) çiftçilik ve çobanlık yapan bir kavme mensuptu. Bedevi idiler. Bedevilikten Krallığa ve büyük bir coğrafyaya hükmeden süreçte İsrâiloğulları’nı bir arada tutan üç unsur vardır. Birincisi peygamberler ikincisi krallar üçüncüsü ise Ahit Sandığı’dır. Bu üçünü de yitiren İsrâiloğulları Allah’ın kendilerine tahsis ettiği vaat edilmiş topraklardan da olmuşlar ve Babil’de köle konumuna düşmüşlerdir.

Kur’an’ı Kerim’e göre; İsrâiloğulları’nı bedevilikten efendiliğe ulaştıran üç unsuru da kendinde tevhid eden ilk şahsiyet Hz. Dâvûd (as)’dır. Bakara suresinde bahsedilen Ahit Sandığını tekrar İsrâiloğulları’na geri getiren Talut’tur. Daha doğrusu Talut’un Kral olması sonucunda Filistinler yedi aydır ellerinde tuttukları kutsal sandığı İsrâiloğulları’nın saldırısından emin olmak için onlara geri göndermiştir.

Dâvûd (as) kral olduktan sonra Filistin topraklarını fethetmiş ve Filistinlilerin zanaatkarlıklarından çok etkilenmiştir. O zamana kadar çiftçi ve çoban olan İsrâiloğulları Dâvûd (as)’ın öngörüsü neticesinde demiri eritmeyi ve eritilmiş demire şekil vererek savaş aletleri ve tarım aletleri üretmeyi akletmiş ve başarmışlardır. Bu Allah’ın Dâvûd (as)’a vermiş olduğu ilim ve hikmetin bir neticesidir. Hz. Dâvûd (as) hem bir kral hem bir peygamberdir. Bu iki önemli unsuru onda buluşturan Allah ona krallığı ve hâkimiyetini sürdürmek için adalet ve zırhı vermiştir. Bu sayede o İsrâiloğulları’nı; Ahit Sandığındaki Hz. Musa (as)’ın emaneti Tevrat ve kendine özel Zebur kitabı örnekliğinde, adaletle yönetmiştir. Putperestleri ise zırhın verdiği askeri güçle mağlup ederek boyun eğdirmiştir.

Adaletle Hükmeden Kral Peygamber

Onun hakkında Cenab-ı Hak,

“Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiş ve kendisine hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme kabiliyeti vermiştik.”5 buyurmuştur. Buna göre, kendisine adaletle hükmetmesi, zulmetmemesi ve yargılanan kişileri de hak yola hidayet edici olması emredilmiştir. Ayrıca hak, hukuk ve adaletten sapması halinde ilahi azapla da korkutulmuştur. Sınandığını kavrayan Dâvûd (as) ise secdeye kapanarak Rabbinden af ve mağfiret dilemiştir.

Calut’un Karşısındaki Genç Savaşçı Talut’un ordusu içerisinde yer alıp Calut’a karşı savaş meydanına çıkan ve onu öldüren Dâvûd (as)’dır. Bu olay Kur’an’ı Kerim’de detaylı bir şekilde anlatılır. Dâvûd aynı zamanda cesur ve güçlü bir savaşçıdır. Bu özelliği ile Talut’un dikkatini çekmiş, O’nun yanında yöneticiliği ve komutanlığı öğrenmiştir. Ayette şöyle buyurulmuştur:

“Derken, Allah'ın izniyle onları tamamen bozdular. Dâvûd , Calut'u öldürdü ve Allah, kendisine hükümdarlık ve hikmet (peygamberlik) verdi ve ona dilediği şeylerden de öğretti. Eğer Allah'ın, insanları birbirleriyle savması olmasaydı, yeryüzü mutlaka bozulur giderdi. Fakat Allah, bütün âlemlere karşı büyük bir lütuf sahibidir. Güzel Sesli Davetçi Dâvûd (as)’ın güzel sesli olduğuna dair Kur’an’da bir kayıt bulunmamaktadır. Arapça’da Zebur’dan başka mizmâr/mezmûr (çoğulu mezâmîr) kelimesi bulunmakta, bu da “nefesli çalgı, kaval” manasına gelmektedir. Bir hadis-i şerifinde Resûl-i Ekrem’in Hz. Dâvûd ’un Zebur’u güzel sesiyle ve nağmeyle okuyuşunu kaval sesine benzeterek, güzel sesli olan Ebû Mûsâ el-Eş’ârî’ye, “Sana Dâvûd ’un kavallarından biri verilmiş” dediği nakledilmiştir. Ayrıca Kur’an’ı Kerim’de, "Doğrusu biz akşam sabah onunla (Dâvûd (as)’la) beraber tesbih eden dağları, toplu halde kuşları onun emri altına vermiştik. Hepsi O'na yönelmiştir buyurulmaktadır. Bir sonraki ayet-i kerimede de;

"Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş, ona hikmet ve güzel konuşma vermiştik

denilmektedir. İbni Kesir, Elmalılı ve Konyalı Mehmet Vehbi gibi müfessirler bu ayetleri Dâvûd (as)’ın sesinin güzelliğine dair işaret olarak yorumlamışlardır. Türkçemizde Divan Edebiyatında ve hatta halk dilinde gür sese “Dâvûd î”, gür sesli olana da “Dâvûd î sesli”, “Dâvûd î sedalı” denmesi de bu nedenledir.

Bilinçli Kul Dâvûd (as), her işini düzenli bir şekilde tanzim ettiği gibi, zamanını da tanzim ederek, gördüğü işlere göre dörde ayırırdı. İbadet etmek ve zikir yapmak maksadıyla bir gününü buna ayırır ve çok zaruri bir durum olmadığı sürece başka işlerle meşgul olmazdı. Bilindiği gibi, insanlar arasında Cenab-ı Hakk’a en fazla ibadet edenlerin başında peygamberler gelir. Dâvûd (as) da bu ulvi vazifesini asla ihmal etmezdi. Ayet-i Kerime’de;

"... Dâvûd 'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O, hep Allah'a yönelirdi" buyuruluyor ve Dâvûd (as)’ın ibadet konusundaki hassasiyetine işaret edilmektedir. İbn Abbas (ra), kuşluk namazının bu ayete göre kılındığını nakletmiştir. Peygamber Efendimiz (as) da ibadeti konusunda şöyle buyurmuştur: "Allah'ın en çok sevdiği namaz, Dâvûd (as)'ın namazı; en sevdiği oruç ta yine Dâvûd (as)’ın orucudur. Gecenin ilk yarısında uyur, üçte birini ibadetle geçirir, geriye kalan altıda birinde de uyurdu; bir gün oruç tutar bir gün iftar ederdi.

Alınacak Dersler:

1. Peygamberlerin getirdiği dinler tekdir; o da İslam’dır.

2. Dâvûd (as) da kendisine kitap verilen peygamberlerdendir.

3. Peygamberlik kulluk görevlerini kaldırmadığı gibi sorumluğu artırmaktadır. 4. Dâvûd (as)’ın oruç ve namaz sünneti bizim için de sünnettir.

 

Ödev:

1. Dâvûd (as)’la ilgili ayetleri bulunuz ve evinizde bulunan bir tefsirden okuyunuz. 2. Bu kıssadan neler öğrendiğinizi ailenizle müzakere ediniz!